20090116

.yetmiştaksimbir.

44A isimli galerinin iki sahibinden biri, işin daha çok sanat yönüyle haşır neşir bir bey, 'Bu ismi koyduk, nedensiz, kapı numarasıydı, türkçe olsun istedik' derken pek hoş pek sade bir şekilde, türkçenin, gittiği yöne gitmesini istemediğine dokundurdu, ilerleyen dakikalarda gelişmesini umduğu galeri programından bahsederken -yazıldığı gibi okumak suretiyle- 'develobe etmek' istediği şeylerden de bahsetti oldukça genel. Konuşma gayet 'falan filan'lı. Hayır, zat elbette kendini müthiş ifade etmek zorunda değil,-türkçede-, bilmukabele kendisi de ressam olan bu adam, hizmet edemeyeceği emellere mi koşuyor bu şekilde(?) -kafam neden bu kadar karışık?-
Velhasılı tutamayacağı sözü verebilme rahatlığı, zikrim ne ise fikrim de o olsun mantığı,, köşe yazarlarının anlatım bozukluklarıyla dolu cümlelerinden de yakındımdı bir dönem.
Bir de, bunlardan bağımsız olarak, Ceyhuncuğum'la da konuştuğumuz gibi,
yaptığın işi sevmemek fenadır, dayanılmazdır ve çok geçerli bahanedir. Lakin yine de anlayamıyorum yaptığı şeyin kötü olmasına nasıl aldırmıyor insanlar, nitelik kazanmamak için gösterilen bu çaba nedendir, nereye kadardır bu memur gidişi. '2 ay da yatarım, yattığım yerden de paramı alırım' noktasına -üretimsizliğine- nasıl gelmişizdir, kabul edebilmişizdir, edebilmiş miyizdir? Tatil ihtiyacından, tembellik hakkından haberdarım elbet,,,, ama üretelim diyorum be kardeşim, icraat.

Ama işte her şey iç içe, başı ucu belli olmayan bu düşünceler, eklenecek-itiraz edilecek çok şey olan bu aymazlıklar, yarın sabah sınavı olan bu sıfatın kendinibilmezlikler.
Konu nasıl geldi buraya oturdu(mu) bilmiyorum.Ama uyumam gerek bir an önce.

*Galeri 44A açılışını yanılmıyorsam 8 Ocak günü Yılmaz Zenger'in heykel sergisi ile yapmış. Ve yine yanılmıyorsam galeriye özel işlermiş bunlar.
**tarzım değil bebeğim.
***etiket olayına girmenin vakti gelmiştir hey.

d.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

küllük