20081126

Alışkanlığım*

Sürekli son noktayı koyduğunu, artık her şeyi iyi bir şekilde ilerletebilecek şeyi bulduğunu zannetme, bende bir hastalık gibidir. Yoo, hastalık derken kötü bir şey kastetmiyorum. Hatta, aksine çok nötr bir şeyden, olası bir alışkanlık durumundan bahsediyorum.
Söz gelimi, bu aralar, şu yaşıma kadar hiç böyle bir disiplin ve istekle yapmadığım ders çalışma işine girmiş bulunmaktayım. Neden şu an? Temel bir soruya basit bir yanıt: çünkü hayatımda ilk kez , artık sorduğum her soruya tatmin edici yanıtlar alabildiğim, bu sebeple aldığım ders ne olursa olsun, dinlemekten ve çalışmaktan son derece keyif aldığım bir yerde (konum olarak, aşama olarak) öğrenim görüyorum. İşbu sebeple, önce kendime, ders çalışırsam - düzenli bir biçimde;kaçırmadan ve düzenli aralıklara sahip tekrarlarla - her şeyin rahatça olabileceğini söyledim. Evet, bunun gerçek olduğu kısımlar da vardı ancak, olamadığı kısımlar da vardı. Bu kısımlar için de gerekli kulbu ancak geçen hafta kafama düşen bir saksı sayesinde (neden?) bulabildim: azim. Tahmin edilesi genel anlamının dışında, bende her şeyi mükelleştirebilecek fonksiyonu, çalışmaya başladığımda - en başta uyku bahanesi olmak üzere - sudan bahanelerle bırakmamı engellemesi, gerektiğinde yok yere (herhangi bir sebeple ders çalışıyorken), gerektiğindeyse sınav önce olması gereken yere kadar çalışmamı sağlaması yolundadır.
Bu örnek üzerinden, bahsettiğim alışkanlık mantığını aynen "düzenli yazı yazma"ya da uygularsak, çıkarılabilecek sonuç, şiddetle değişen ve hiçbir zaman uzun süreler için düzene giremeyen edebiyat-yazı-çizi çalışmalarım için çok aydınlatıcı olur. Kafamda binbir şekle bürünen yazı çalışmaları ve bu çalışmalar üzerinden sağlanabilecek gelişmeler, kalan projeler, projeler ve projeler bir yönüyle de olsa açıklığa kavuşmuş olur.
Kendimi, - ve bu yazıyı buraya koyduğuma göre hesaba kattığım - seni sıkıntıya sokmak istemem tabi ama alışkanlığımın çözümleri kısa süreli sunması can sıkıcı. Fakat/Belki bu irdelemeler bu alışkanlığı biraz olsun değişik bir yöne sokabilir.** Vatduyutink?***

*Bu yazıyla ve öncesinde d.ninkilerle farkına varıyorum ki... Uğ.
**Kendini doğrulamak, evet. Koca yazı bunun için miydi yani?
***Kamon!.. Kamon!.. Hey, kamon!.........

c.

20081124

ADAMIN UMRUMUZDAKİ VARLIĞI ÜZERİNE

En az zarar görmüş yeri olan kanadından tuttu. Alırken aklının ucundan bile geçmeyen iç bulantısı durumu, şimdi her yanını sarmıştı. Ona göre sol, sineğe göre sağ kanadından tutmuş, tekrar uçabilmesi umuduyla pencereye doğru götürürken, alenen titriyordu.

* * *

Kendi kendine uyanıverdiği kocaman bir yaz günü daha; hani şu günışığının on dört saat falan ortada olduklarından.
"Seni uyandıran kendisi ve vücuduna değişi değildir hiçbir zaman; her an üzerine konabileceği mesajını veren o iç gıcıklayıcı kanat sesidir."
İçeride yine bir tane vardı. En kocamanlarından, şu "kurtatan"lardan değildi Allah'tan. Gerçi şu an öyle olması ya da olmaması çok da önemli değildi, en nihayetinde uykudan onun günaydın vızıltılarıyla uyanmıştı ama, öyle olsaydı tiksintinin katmerli olabileceğine de ihtimal veriyordu.
Kahvaltılık bir şeyler alıp geldi. Hala en açık seçik haliyle ortadaydı kahrolası.Bir o yanda, bir bu yanda... Durmak bilmezliği de durumun vehametini son derece arttırıyordu. Yemeğine de giderek artan dozla bulaşması, kuşkusuz sineğin "sinek" olma özelliğinden ileri geliyordu.
"Bir terlikle son derece sert bir şekilde vurduğunuzda oluşacak pislikle, ortalıkta dolaşarak yaydığı arasında skaler olarak hiçbir fark yoktur."
Yemek bitti. Şortla bilgisayarın karşısına geçerken perdenin üzerindeydi. Adamın perdeye değişiyle beraber havalanırken, ön iki ayağını birbirine sürtmek suretiyle yaptığı planını yeni bitirmişti, SİNEK.
Önce bacağına kondu. Adam, meşgul olduğundan eliyle şöyle bir kovalamakla yetindi. Sonra kısa aralıklarla baldırına ve küçük ayak parmağına. Başkalarına kıyasla ayakları - özellikle ayak küçük parmakları, ne hikmetse - daha hisli olan adam, çığrından çıkmaya işte o son minik dokunuşla başladı.: "Hay ağzına sıçtığım..."
Sonra sırasıyla şunlar oldu:
1.Adamın son kovalamasında, önce bir etkilenmiş gibi gözüken sineğin aradan geçen birkaç on saniyelik sürede havada çeşitli akrobatik uçuşlar gerçekleştirmesi, artık işinden sıyrılıp dikkatini ona yöneltmiş olan adama kendisinin hazılıklı olduğu yönünde bir göz dağıydı aslında.
2.Adam, hamleni gördüm, dercesine müthiş bir soğukkanlılıkla yandaki yeni okunmuş mecmuaya uzandı.
3.Mecmua mı? Artık dikdörtgen değil ,rulo biçimindeydi.
4.Merkezi adamın dirseği olan birkaç hızlı "eğik uçuş" gerçekleştiren mecmua yorulsa da, adam sineğin masanın üzerine konuşunu dikkatlice gözlemlerken bu durumu hiç umursamadı.
5.Adam, hiçbir zaman umrumuzda olmamıştı.
6.Sözkonusu mecmua, masanın üzerinde kabakvari bir biçimde ve içerikte duran sineğe doğru aynı merkezli, aynı şekilli, yorgun ama net hamleyi gerçekleştirdi.
7.Anlaşıldığı üzere, adam umrumuzda hiç varolmamıştı.
Gerisi malum.

c.

20081123

HAMAKTAYIM

22.11.08

Fikret Kızılok'un kasedini aldık bugün. Yaşam aldı, doğrusu. Fekat, yağmur sebebiyle kaset bende kaldı. Çalıyor şu an, pek bir güzel. "Serkoş olmak" tan falan bahis-ediyür Fikret Emicem. Pek hoş. Çok.
Ah! Muhsin Ünlü güzel bir tesbit yapmış zamanında, öyle duyumsuyorum şu anda: her dönem (aralık, zaman dilimi de denebilir karışık dilimizde hepsi anlaşılır) yazı yazılamayabilirmiş. Bazen sadece düşünesin geliyor. Yazmayasın. Düşüncenin daha tatlı geldiği. Evde sahlep var, tarçın bile var. Ama kahve de var. Yapmanın kolay olmasıyla ilgisiz bir şekilde kahve içmeyi tercih ediyorsun.
Bir süredir kahve içiyordum. Kahve de güzel, kafeinin çarpıntı yapmadığına...

---------------

KARGA
Anahtar elindeydi. Kahretsin! Elinde olmaya da bilirdi; ama şu an bu ikisinin hiçbir farkı yoktu çünkü eldeki anahtar birtakım deformasyonlar yüzünden evin kapısını bırakın, apartmanın kapısını bile açmıyordu. Yağan yağmur da hem olan durumu, hem de anahtarı daha da deforme ediyordu.
Saar o kadar geçti ki, herhangi bir zile basması, herhangi saçma sapan bir olayı beraberinde kolayca getirebilirdi. Bela, özellikle bilinçli bir şekilde geleni, şu an en istemediği şeydi.
Islanmaktan sıkıldığı zamanın birinde - o an düşünülebilecek en son şey bu olmasına rağmen - o yağmurda nasıl uçtuğunu dahi anlamadığı bir karga çıkageldi önüne (düşünülebilecek en son şey, takdir edersiniz ki, karganın o yağmurda nasıl uçtuğuydu). Ayaklarının dinine kondu. Durumun ilginçliğini sadece bu kadarı oluştursa iyiydi ama.. Karga, bir derdi varmışçasına onu süzüyordu - Karakterin kafamdaki betimlenişi, ne yazık ki, benim de erkek olmamla ilgili bir biçimde, erkek gibi. Yazık olan, erkek olmam değil elbette! -
Artık sıkılmamasına (yani durumun değişmesine) rağmen- zamanın hesaplanabilirliğinde bir değişme yoktu. Geçen sürede karga iki-üç kez ağzını - GAGASINI! - açar gibi yaptı ama, hala yağmurun sesinden başka ses yoktu - artık ortamda bir karga olmasına rağmen.
Daha ne kadar ve ne sebeple meraklanacağını merak ederken, karga gagasını iyice açarak kocaman bir "Gaaaak!" çekti ve çok kısa bir süre daha karşısındakine baktıktan sonra güçlükle havalanarak alçaktan alçaktan uçarak gözden kayboldu.
"Adam", bazen hayal kurmaması gerektiğini düşünürken, elindeki anahtar yağan yağmurla (doluya dönmüştü) daha da büyük bir hızla deforme olmaya devam ediyordu.

- Çay içelim.
Saman kağıdın (?!)
beyaz A4 ten daha güzel olduğu
günlerde hava hep yağmurluydu.
------------------

Yazılacak çok şeyin olması, neden yazdığım sorusu ve neden yazmadığım durumu bit araya gelince anlayabiliyorum ancak aylardır neden düzenli yazamadığımı. Tam düzeni bir türlü oturtamamışım. Hep de anladığımı sanmışım. Teksir kağıdı ve biraz el açılmasıyla kendime geldim. Bir de, sanırım çay bu kez çok güzel oldi.

c.

20081118

uyy.. ian curtis izledim,fenayım. düşünücem. kafam hep karışık. ne diyceğimi bilememek.

c..

20081112

(!)

Seni ve yazılarını özlüyoruz Ceyyun.

d.